Amentü Şerhi Ciltli
Amentü Şerhi
« KUR'ANI HAKİM VE MEALİ KERİM » müellifi çok muhterem üstad merhum Hasan Basri Çantay Beyefendi'nin Âmentü Şerhi hakkındaki takrizi:
Mâlül ve mücahid gazilerimizden rahmetli Binbaşı Numan Kurtulmuş Bey'in dinî ve ilmî tetkiklerinden meydana gelmiş olan işbu « Amentü Şerhi » ni okudum.
Bu eser çetin emeklerin mahsûlüdür. Vesikaları itimada şayandır. Dili de düzgündür. Binaenaleyh okuyanların bu eserden bir hayli istifade sağlıyacağından hiç şüphe yoktur.
Muhterem müellifine Cenabı Hak'tan bol bol rahmetler diler onun hayırlı halefi mü'min ve hazık Doktor İsmail Niyazi Kurtulmuş Bey oğlumuzu da bu meşkûr himmet ve hizmetinden dolayı candan tebrik ederim.
Hasan Basri ÇANTAY
BİRİNCİ BASKININ ÖNSÖZÜ
Müslümanlığın temeli olan altı esas bu kitapta incelenmiş ve bir çok kollara ayrılarak gücümüz yettiği kadar açılmıştır. 117 bahiste toplanmış olan bu kitapta bildirilen dinî mevzuların kazançları yalnız şahsî ve manevî görünmekte ise de insana istikamet ve merhamet kazandırması itibariyle umumî ve maddî faydaları da sayılamıyacak kadar çoktur. Ahlâka ait bahislerin ise yüksek manevî faydalarından başka umumî içtimaî medenî ve insanî menfaatleri hesapsızdır. İşte bu düşünce ile emekler sarfederek göz nuru dökerek bu eseri mümkün mertebe açık Türkçe olarak Cenabı Hakk'ın yardımı ile telif ettim.
Esas mesleğim askerlik olup İstiklâl Harbi malûllerinden emekli bir binbaşıyım. Bütün din kardeşlerime faydalı olmak ve maddî manevî saadet yuvamız olan bu kıymetli yurda kalemle de «karınca kararınca» kabilinden bir hizmette bulunmak istedim. İnşaallah hüsnü kabule mazhar olur.
Resmen müracaatım üzerine bu eser Diyanet İşleri Heyeti Müşaveresince de incelenmiş olup ilmî bir noksan bulunmamıştır. Yalnız şekle ait bazı tavsiyeler yapıldığından ona göre hareket edilmiştir.
Bu kitapta âyet ve hadîsler eski yazı ile basılmış olup âyetlerin mânaları köşeli kerre [...] ve hadîsi şeriflerin türkçeleri de çift kerre ((...)) içine yazılmış âyetlerin sonunda Kur'ân sahife numaraları gösterilmiştir.
Her âyetin evveline (Esteizü billâh bismillah) konmamışsa da okuyucular âyetlere başlarken (Eûzü-Besmele) okumalıdır.
Azametine son olmayan Yaradanımıza sonsuz hamdü senalar ile Peygamberlerin en yücesine ve cümlesine sayısız selâmlardan sonra ( Oku yanı işleyeni yazanı rahmetiyle yarlığasın ol Ğanî) duası ile niyaz ederek kitaba başladım.
Numan Kurtulmuş
BEŞİNCİ BASKININ ÖNSÖZÜ
Âmentü Şerhi'nin beşinci tab'ını yapmak bize terettüp eden bir vazife oldu. Bu kitabın müellifi olan babamızı maalesef 23 Kasım 1952 pazar günü dünya hayatından kaybetmiş bulunuyoruz. O vatanımıza karşı vatandaşlık ve biz evlâtlarına karşı babalık vazifesini hakkiyle yapmıştır. Muhtelif harblerde altı defa yaralanmış ve en sonunda malül kalmış bir gazi idi. Kardeşlerimin olduğu gibi benim de hem babam hem hocamdır. Hepimize ve en büyük evlâdı olmam hasebiyle bilhassa bana muazzam emek sarfetmiştir. Dört yaşımda iken beni karşısında oturtup eski Türkçe oku tmağa başladı. Yeni yazı kabul edildiği zaman da onu öğretti. Her sene tatillerde bize fransızca çalıştırmış diğer derslerimizle de gücü yettiği kadar meşgul olmuştur. Bir emekli maaşına rağmen yüksek tahsilimizi yaptırmış böylece işleyen bir kafaya sahip olmamızı temin etmiştir. Onun bize en büyük iyiliği müslümanlığın ne olduğunu gece gündüz anlatması bizzat mükemmel bir örnek teşkil ederek müslümanlığı sevdirip içimize sindirmesidir. Bir insanın yapacağı ilk iş Yaradanına bağlanmak ve ona karşı kulluk vazifesini ifa etmenin yollarını öğrenmek değil midir? Zaten Allah'ını lâyıkile tanıyan bir insan vicdan sahibi kanun ve nizama uyan vatanına milletine ve hattâ fırsat zuhur ederse başka milletlerin fertlerine de faydalı olmağa çalışan bir insandır. Anneler ve babalar evlâtlarının bu memleket için hayırlı olmalarını kendilerine karşı hayatlarında hürmetkar ve öldükten sonra hayırla yâdedilmelerine vesile teşkil etmelerini istiyorlarsa onlara her şeyden önce Cenabı Hakk'a sevgi hürmet ve bağlılık fikirlerini aşılamalı yâni dinî terbiye vererek maneviyat kazandırmalıdırlar. Allah sevgisini hiç olmazsa Allah korkusunu gönlüne yerleştirmiş olan bir kimse gayri vicdanî hiçbir hareket yapabilir mi? Ömrünün her dakikasının hesabını dahi vereceğini düşünen bir insanın kıymetli ömrünü ne dünyaya ne de âhirette faydası olan işlerle geçirmesine vazifesini suiistimal etmesine kendi maddî menfaatini herkesinkinden üstün tutmasına ve hattâ bir vatandaşının kalbini kırmasına imkân ve ihtimâl var mıdır? Böylesi hem Yaradanına hem ana-babasına hem de anaların anası olan mukaddes vatanımıza karşı vazifesini lâyıkiyle ifâ eder. Etrafındakilere fenalık yapmak şöyle dursun Allahü Teâlâ'nın bütün yarattıklarına iyilik eder; iyilik yapamadığı zaman da üzüntü duyar. Milletimizin kalkınması bu milleti teşkil eden fertlerin çalışkan iyi ahlâklı evvelâ Allah'a sonra da birbirine bağlı olması ile kaimdir. Allahü Teâlâ biz âciz kullarını sevgili Peygamberimiz vasıtasiyle bütün insanlara bildirdiği sıratı müstakimden ayırmasın ve ömrünü bize sıratı müstakimin ne olduğunu anlatmakla geçiren rahmetlik babamın ruhunu şadetsin! ( Amentü Şerhi kitap salah bilici kitabevi Numan Kurtulmuş Amentü şerhi amentü duası amentu şerhi tercümesi amentü şerhi fiyatı büyük amentü şerhi )
Dr. İsmail Niyazi Kurtulmuş
Merhum NUMAN KURTULMUŞ'un tercümei hali:
1302 senesi şubat ayında Kastamonu'da doğdu. Kastamonu Askerî Rüştiyesi'nde ve Bursa Askerî İdadisi'nde okuduktan sonra 318 senesinde İstanbul Harbiye Mektebi'ne girdi. 321 mayısında Harbiyeden mülâzımı sânî (teğmen) rütbesiyle çıkıp Edirne'deki ikinci orduya tâyin olundu. 321'de Bulgar hududunda 322-323'de Kırcaali'de vazife gördü. 324 temmuzunda mülâzımı evvelliğe (üsteğmen) terfi ve Koşukavak'a nakledildi. Dört sene burada kaldı. 328 eylülünde Balkan Harbine iştirak için Edirne'ye gönderildi. Altı ay muhasarada kaldıktan sonra Edirne'nin sukutu üzerine esir olarak Bulgaristan'da Filibe'ye sevkolundu. Yedi ay sonra esaretten kurtuldu. Memlekete döndükten sonra vazife ile İstanbul İzmir İskenderun Halep ve Urfa'da bulundu. 24 Temmuz 330 da seferberliğin ilânı üzerine birliğiyle İstanbul'a geldi. Birbuçuk ay sonra her alaydan kur'a ile ayrılan birer subay meyanında bilâhare Çanakkale cephesine gidip orada hemen tamamiyle eriyen kıt'asından ayrılarak Erzurum cephesine gönderildi.
10 Aralık 330 Çamurlu taarruzunda sağ dirseğinden 4 Ocak 330 da Sanamir'de sağ kolundan yaralandı. 1 Mart 332 de yüzbaşı oldu. 8 Nisan 332 de Kop Dağı'nda sol ayak bileğinden yaralanıp üç ay hastahanede kaldıktan sonra İstanbul'a Muamelâtı Zâtiye emrine buradan da Ayasofya camiindeki bin kişilik kafileye kumandan tâyin edilerek Romanya'da İbrail'e gönderildi (4 Ocak 332). Burada Seret Nehri kenarındaki siperde dördüncü defa yaralandı (Mazgal deliğinden giren kurşun sağ kaşının dış kenarından girip deri ile kemik arasında seyrettikten sonra dışarı çıkmış Cenabı Hak kendisini bu kadar mühim bir yaralanmadan birkaç damla kanla kurtarmıştı.). Rusya ve Romanya ile yapılan musalahayı müteakip 334 mayısında Köstence yoluyla alayca Batum'a haziran'da Azerbaycan'a temmuz ortasında bölüğü ile müfrez olarak Zengezor mıntıkasında yerli halkı teşkilâtlandırıp Ermeni taarruzuna karşı korumak üzere gönderildi; bu işte büyük muvaffakiyet gösterdi. Fakat İstanbul'un itilâf devletleri tarafından işgali neticesi Azerbeycan'daki kıt'aların geri çekilmesi üzerine Batum'a oradan Samsun'un Çarşamba kazasına oradan da eşkiya takibi için bölüğü ile Ünye'nin Tekkiraz Nahiyesi'ne gönderildi (şubat 335). 336 senesinde bölüğü ile Çarşamba'ya taburu ile Samsun'a avdet ve alayı ile garp cephesine gönderilip 15'inci fırkaya iltihak etti. Tavşanlı cephesinden Sakarya hattına ric'at ederken Ağaçköyü civarındaki muharebede 17 Temmuz 337 de sol elinden beşinci yarasını aldı. 26-27 Ağustos 337 Sakarya Muharebesi'nde Haymana'nın güney batısındaki Evliyafakih civarında bir tepeyi almak üzere bölüğü ile taarruz ederken elli metre mesafeden yediği bir tüfek kurşunu ile sağ bacağının kalça mafsalından ağır surette yaralanmış ve Ankara Cebeci Hastahanesine nakledilmiştir. Binbaşılık emri de bugünlerde kendisine tebliğ olunmuştur. Hastahanede iki defa ameliyat geçirip dokuzbuçuk ay yattıktan sonra ancak iki koltuk değneği ile yürüyebilecek halde taburcu edilebilmiştir. (Daha sonra vaziyeti epeyce düzelmiş ve bastonla gezebilecek hale gelmiştir).
Malulen emekliye sevkedilmesi üzerine Ünye'ye on sene burada kaldıktan sonra çocuklarının tahsilini yaptırabilmek düşüncesiyle İstanbul'a gelip Fatih'e yerleşmiştir (24 Nisan 1932). Maluliyeti hariç gayet sıhhatli geçen hayatının son dört ayında kalb hastalığına duçar oldu. İlk zamanlar tedaviden çok istifade ediyordu. Fakat son iki ay içinde nefes darlığından çok sıkıntı çekti ve nihayet 23 Kasım 1952 de ebediyete intikâl etti. Hâlen İstanbul Edirnekapı Şehitliğindeki âile kabristanında medfundur.
Boş durmaktan ve hele kahvelerde lâklâkıyyatla vakit geçirmekten hiç hoşlanmazdı. Fakirlere yardımı çok severdi. Okumaktan bilhassa dinî tetkikattan büyük zevk alırdı. Bu sayede Amentü Şerhi Binbir Hadis Tercemesi Kur'ân Meraklılarına Cuma ve Bayram Hutbeleri Kur'ân'ı Kerim Elifbası gibi beş tane dinî eser meydana getirmiştir. Bunlardan bilhassa Amentü Şerhi her müslüman için bilinmesi lâzım olan dinî esasları bir ilkokul mezununun dahi anlayabileceği bir tarzda izah ettiği için büyük bir ihtiyacı karşılamış vatandaşların rağbetine ve müteaddit defa basılmak mazhariyetine ulaşmıştır. Onun hayatta son gayesi amel defterinin kapanmaması için sadakai câriye yâni kendisine devamlı hayır vatandaşlarına devamlı fayda temin edecek eser ve evlât bırakmaktı. Gayesinin bir kısmını kendisi tahakkuk ettirdi. Geri kalanını başarmak da inşallah bize kısmet olur.
Muhterem oku yucular! Şu anda sizden bu kitabı çıkaran dua yazan da bir Fatiha bekliyor.